M. Ali Özdoğan’ın ‘Kayıp İlanı’ Adlı İlk Şiir Kitabı Hakkında: 2 | Ali Celep

ALİ CELEP

M. ALİ ÖZDOĞAN’IN ‘KAYIP İLANI’ ADLI İLK ŞİİR KİTABI HAKKINDA

(Bir Eleştirel Dipnot)

2

Doğayı temsil eden sözcüklerle çalışmayı seviyor M. Ali Özdoğan. ‘Kayıp İlanı’ndaki şiirlerin pek çoğunda tabiata ilişkin veriler duygu aktarımında paratoner işlevi görmüş. Bu verilerin sadece duyguların taşınmasında değil törel anlayışın biçim almasında da etkili olduğunu söyleyebiliriz. Özdoğan doğadan destek alarak bu yoldan metafizik bir atmosfer oluşturmayı çok kez başarabiliyor. Tabiata ilişkin verilerde ‘canlandırma’ tekniği ile törel anlayışın biçimlendiği yerlerde ise daha çok ‘benzetme’ tekniği ile gelmiş. Ayrıca soyut sözcüklere somut sıfatlar giydirerek şiiri konuşma dilinde kurmak gibi zor bir tekniğe de soyunmuş. Şiirde bu tip konuşmanın olumlu ve olumsuz sonuçları vardır. Olumlu yanı, ifadenin duru bir görsel imaj (visual image) kazanmasıdır. Olumsuz yanı ise üstü kapalı yaratıcılık adına mecazi imajların şiire boca edilmesidir. Olumlu yanına bir örnek: ‘Beni orta yerde bırakma tanrım, beni koru palyatif sevişmelerden’. Olumsuz yanına bir örnek: ‘Ne diye taşıyorsun şu kırlent kenarlı yalnızlığını yanında’ Özdoğan’ın yaşama tüm benliğiyle katılma arzusunu İsmet Özel’den, Cahit Zarifoğlu’dan aldığı yerlerde konuşma dilini etkili kullandığı görülüyor. Ayrıca iç içe geçirilmiş uzun dizelerle şiirin teknik planda kuruluşunda da fena iş çıkarmamış: ‘Benim olmadım yerlerde yaşamak yakışmaz hiç kimseye / Benim olmadığım yerlerde herkes ölü bir turnadır diye / Sabaha karşı Harran’dan çekip gideceğim / ‘giderken yanımda dünyayı da götüreceğim’. Özdoğan kendi adına henüz en iyi şiir fikrinin nasıl elde edileceğine ilişkin bir sonuca varmış değil. İlk şiir kitabını yeni çıkarmış bir şairden böyle bir beklentiye girmek doğru olmasa gerek. Şiir sonuç itibariyle şeyleri estetik düzende kendine mahsus bir biçimde ve kalitede yorumlama faaliyetidir. Özdoğan bu faaliyetin gereksindiği yeterli donanıma sahip bir şair. Genelde geleneksel temlerle gelse de diyeceklerini modern şiirin ihtiyaç duyduğu bir forma sokmayı çok kez başarabiliyor. Şu var ki bu formun daha işlevsel bir görünüm kazanması gerekiyor. Mesela dizelerin fiil yükünün azaltılması konuşma hızını artırmakla birlikte daha akıcı ve ahenkli (cadenced) olmasını sağlayacaktır. Fazla yüklemli konuşmanın yol açtığı olumsuz sonuçlara bir örnek: ‘Kardan adamlarla yürüdüm yüzüme doğru ilerledi tüm sevdiklerim’ Şiirinde şiirden ve şairden söz açmayı Özdoğan da tutuyor. Onun bu tutumundan hem şiire ve şaire ilişkin görüşlerinin ipuçlarını yakaladığımız oluyor hem de etkilendiği kimi şairlerin listesine ulaşabiliyoruz. ‘ve ben yeniden şair olmaya / karar verdiğimde / mezar taşlarına / bir kayıp ilanı gibi / yazıldı ismim’ ‘Korkuyorum şiir bitecek yol/culuk bitecek alkışlanacak her şeyin sonu’ ‘ezberlenecek bir şiirdi babamın elleri’ ‘bir şiir nasıl yazılır / karların üstüne / çünkü şiir yakar / yazıldığı şeyi’ ‘uzun menzilli kısa şiir’ vs.

Sözgelimi yağmur, fesleğen, alkış, saç, gemi, silah, yangın, yaşamak, akşam, omuz, melek, yorgunluk, yolculuk, kar vs. başta olmak üzere kendi dağarcığına taşıdığı birçok sözcük, bize İsmetÖzel’in, Sezai Karakoç’ın, Cahit Zarifoğlu’nun, Turgut Uyar’ın, Yahya Kemal’in, Ahmet Haşim’in şiir dünyasıyla yaratıcı bir etkileşim halinde olduğuna işaret ediyor. Bu etkileşimin şiirin sadece içerik kurulumuna değil fakat formatik yapısına da ilmek attığı söylenebilir. İç içe geçirilmiş dizelerde mesela Turgut Uyar formasyonundan etki devşirdiği, ‘alkış’ ve ‘fesleğenen’ sözcükleri bağlamında şair ve kalabalık ilişkisini hatırlatan yerlerde İsmet Özel-Puşkin çağrışımı dikkat çekici görünüyor. Akşama Doğru Harran’a Varmak, Gemisi Olmayan Yolcu, Ocimum Basilicum (Fesleğen) gibi şiirlerinde bu ve benzer doğru etkileşimin izlerini dileyen okur başka yönlerden de araştırabilir. Özdoğan’ın buluşları, etki aldığı mumaileyh şairlerin buluşçu özellikleriyle paralellik kuruyor diyeceğim. Aşağıya bırakacağım alıntılar, gereksiz sıfat kullanımları ve fazla duygusal yaşantıları görmezden gelinirse, bir şiirde sözcükleri kültürel anlamlarıyla birlikte güncel karşılıklarıyla, konuşma dili akıcılığında dolaşıma sokmanın güzel bir örneğini getiriyor. Bence yaşanan hayat, yaşayan şair Türkçe ilinde bu kadar düzel buluşabilir.

‘karlar eridi silindi verilen sözler

ihlasla tuttuğumuz o yüce kitap

koruyoruz aramızda hep bir takip mesafesi

ne kadar korkuyoruz sahi

dokunsak yanacak tüm sokak lambaları

latince bir isim vermişler tüm çiçeklere

hangi dle çevrilebilir fesleğenlerin kokusu

penceremize vuran o yağmur

neden bahsediyor bize’

Özdoğan’ın ‘Kayıp İlanı’nı konuşmaya devam edeceğiz.           

Başa dön tuşu
Haber Son Havadis